ÖZET
Adil BALTAŞ
‘’Sigorta Tahkim’’ tanımı ve uygulaması ülkemizde 2007 yılında yürürlüğe giren 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30.maddesi çerçevesinde ilk defa düzenlenmiştir. En kısa tanımı ile ‘’ Sigorta tahkim’’ sigortalılar ve zarar gören 3.kişiler ile tahkim sistemine üye (zorunlu veya ihtiyari olarak) sigortacılık yapan sigorta şirketleri arasındaki uyuşmazlıkların hızlı, ekonomik, pratik olarak çözümünü amaçlamaktadır. Aslında hukukumuzda yeni sayılabilecek bu sistem ile, özel uzmanlık gerektiren uyuşmazlıkların bağımsız, hızlı, basit ve düşük maliyetle usul ekonomisi uyarınca somut bir şekilde çözüme kavuşturulması, başvurucu konumundaki sigortalı ve zarar görenlerin, hak kayıplarının mümkün olabildiğince önüne geçilmesi ve sigortacılıkta maliyetin düşürülmesi, bir başka anlamda ise yeknesaklığın sağlanması hedeflenmektedir. Sigorta tahkime ilişkin Sigortacılık Kanunu hükümleri dışında “Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik”, sigorta poliçe türüne göre özel şartlar ve yine genel hükümler olan, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu temel dayanak mevzuat olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda genel olarak, sigorta şirketlerine ve komisyona başvuru usulleri, Sigorta Tahkim Komisyonu, komisyon işleyiş sistemi, hakemler ve ön kayıt görevlileri (raportörler) , tahkim sisteminin işleyişi, kararlar ve itiraz yolları ele alınacaktır. Bu çalışmanın özel olarak esas konusu ise, özellikle son beş (5) yılda verilen çok sayıda güncel tarihli sigorta tahkim komisyonu hakem / itiraz hakem heyeti kararı sunularak, komisyonun çalışma şekli ve aldığı kararlar ile tahkim yargılaması usulünün şekillenmesi olarak ele alınmaya çalışılacaktır. Makalenin sonuç kısmında ise, tahkim yargılamasının özeti, yargılama usulüne dair bir takım sorun ve tavsiye - çözüm önerileri dile getirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sigorta, Sigorta Tahkim, Tahkim, Uyuşmazlık, Alternatif Çözüm Yolları.
ABSTRACT
The definition and practice of "Insurance Arbitration" was regulated for the first time in our country within the framework of Article 30 of the Insurance Law No. 5684, which came into force in 2007. In its shortest definition, "Insurance arbitration" aims at the rapid, economical and practical resolution of disputes between insureds, injured third parties and insurance companies that are members of the arbitration system (mandatory or voluntary). In fact, with this system, which can be considered new in our law, it is aimed to effectively resolve disputes that require special expertise independently, quickly, simply and at low cost in accordance with procedural economy, to prevent loss of rights of the insured as much as possible, to reduce the costs in insurance, and in another sense, to ensure uniformity. Apart from the provisions of the Insurance Law regarding insurance arbitration, the "Regulation on Arbitration in Insurance", special conditions according to insurance policy type and general provisions, Turkish Commercial Code No. 6762, Turkish Commercial Code No. 6102, Turkish Code of Obligations No. 6098, Civil Procedure Law No. 6100 are the main principles. It appears as the underlying legislation. In our study, the application procedures to insurance companies and the commission, the Insurance Arbitration Commission, the commission operating system, arbitrators and pre-registration officers (rapporteurs), the operation of the arbitration system, decisions and appeal methods will be discussed. The main subject of this study will be presented, especially in the last five (5) years, by presenting many up-to-date insurance arbitration commission arbitrator / objection arbitration panel decisions, and will try to deal with the way the commission works and the decisions it makes, as well as the shaping of the arbitration procedure. In the conclusion of the article, a summary of the arbitration proceedings, a number of problems and recommendations - solutions regarding the trial procedure will be tried to be expressed
Key Words: Insurance, Insurance Arbitration, Arbitration, Dispute, Alternative Resolutions.
I.GİRİŞ
Sigorta ve sigortacılığın, çok sayıda kısa veya uzun olarak tanımı yapılabilir. ‘’Sigorta’’ gibi TTK 6.kitabında yer alan, geniş bir kavramın kısa bir tanımla geçiştirilmesi pek tabii olarak beklenemez. Kanaatimizce sigortanın en kısa tanımı, ileride doğacak veya doğması mevcut bir riskin ücüncü bir tarafın olduğu sözleşme ile teminat altına alınmasıdır. Yani aslında sigorta, riskin satın alınmasıdır. Sigortanın tanımı ile yapılacak bütün tanımların kendi içinde doğru olacağını söyleniliriz. Ancak öncesinde, sigortanın mantığını ve ne olduğunu anlamak için kısaca tarihine bakacak olursak, dünyada sigortacılığa benzer ilk uygulamalara günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce Babiller’ de rastlanmaktadır. Zamanın ticaret merkezi durumundaki Babil’ de, kervan tüccarlarına borç veren sermayedarlar, kervanların soyulması veya fidye ödeme durumuyla karşılaşmaları halinde tüccarların borçlarını silmekte, buna karşılık borcu tüccarlardan geri aldıkları zaman, taşıdıkları riskin karşılığı olarak ana borç miktarı üzerinden bir miktar para almaktaydılar. Bu olay daha sonra Kral Hammurabi tarafından yasallaştırıldı. Hammurabi Kanunlarının en büyük özelliği haydutların saldırısına uğrayan kervanların zararlarının bütün diğer kervanlar arasında paylaşılmasını öngörmeseydi. Yani aslında kervan taşımacılığına güvence verilerek, zararın paylaştırılması ilkesi hayata geçirilmiştir. Bu verilen örnek, kara taşımacılığındaki tarihteki ilk örneğidir. Sigorta, özellikle 17. yüzyılda değeri çok daha iyi anlaşılan ve yaygınlaşmaya başlayan, akabinde sanayi devrimi ile “kurumsallaşan” bir kompleks finansal aygıttır. Tarih kadar eskiye dayanan yardımlaşma kültürü, günümüzde, birtakım teknikler yardımıyla profesyonel bir sisteme dönüşmüştür. Sigorta kelimesi, İtalyanca ‘’sicurta’’ bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi. Başlangıçta ticari hayatta karşılaşılabilecek “riskler” için ortaya çıkan sigorta, zamanla “piyasa” niteliği kazanan her türlü emtiayı kapsamaya başlamıştır. Bu durum zamanla -özellikle sanayi devrimi ile- daha da gelişmiş, sermaye grupları sigorta şirketlerini ortaya çıkarmış, sigorta şirketleri piyasalarda yer alarak taraf olmaya ve uyuşmazlıklar yaşamaya başlamışlardır. Günümüze kadar gelen bu uyuşmazlıklar halen devam etmektedir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanununa tabi sigorta sözleşmesinden doğan ve zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında zarar gören 3.kişilerin ve sigortalıların sigorta şirketleri ile arasında doğan uyuşmazlıkların dava (adli yargı) dışında, alternatif bir çözüm yolu olarak, sadece sigorta şirketlerinin karşı tarafı olarak yer aldığı - özel nitelikte ve özel yargılama şekli ile benimsenen tahkim - yoluyla çözümlenmesi esasını benimsemektedir. Örneğin, maddi hukuktaki arabuluculuk uygulaması, ceza hukukundaki uzlaştırma uygulaması veya avukatlık kanunundaki 35/A uzlaşı da dava yargısına alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden bazılarıdır. Sigortacılıkta ve ya sigortta hukukunda tahkim ise, Sigortacılık Kanununun 1. maddesi, “sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesine yönelik olarak sigorta tahkim sistemi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek” ifade edilmektedir. İlgili kanunun ve bu makalenin dayanağı olan 30. maddesi gereğince “sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden veya hesaptan faydalanacak kişiler ile hesap arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla birlik nezdinde Sigorta Tahkim Komisyonu oluşturulur. Sigortacılık yapan kuruluşlardan, sigorta tahkim sistemine üye olmak isteyenler, durumu yazılı olarak Komisyona bildirmek zorundadır. Sigorta tahkim sistemine üye olan kuruluşlarla uyuşmazlığa düşen kişi, uyuşmazlık konusu sözleşmede özel bir hüküm olmasa bile tahkim usulünden faydalanabilir...” 2007 yılında yürürlüğe giren 5684 sayılı Sigortacılık kanunununda ilk defa düzenlenen sigorta tahkim uygulaması (esasen buna bağlı olarak, 2013 ve sonrası yıllarda çok daha aktif hale gelen ve sektörde adından söz ettiren sigorta tahkim komisyonu) , kanunun getirdiği en önemli yeniliklerin başında gelmektedir, hatta en önemlisi demek yanlış olmayacaktır. Kanunun esas amacı birlik, bünyesinde komisyon kurmaktadır. İlgili özel kanun yürürlüğe girmeden önce sigortalı/sigorta ettiren/zarar gören ile sigorta şirketi /sigortacı arasındaki uyuşmazlıktan dolayı sigortalı, genel yargı adli mahkemelere yani genellikle asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemelerine başvurulmaktaydı. Adli makamlara başvurunun ise uzun zaman alması, sigortacılık alanında özel mahkemelerinin uzunca bir süre bulunmaması gibi (günümüzde, özellikle büyükşehir yargı çevrelerine haiz bazı asliye ticaret mahkemelerinin sigorta ve deniz ticareti hukuku alanında uzman mahkemeler olduğu bilinmektedir.) nedenlerden dolayı, bu durum başvuranlar açısından mağduriyet, sigorta şirketleri açısından ise ek maliyet yükü yaratmaktaydı. Ancak bu süre ve süreç her halükarda sigorta şirketinin yapısı ve ekonomik gücüne karşın çok daha zayıf konumda yer alan başvurucu / zarar görenleri / sigortalıları mağdur etmekteydi. Sigorta şirketi, ilgili tazminatı her an ve her şekilde ödeme gücü bulunmakla birlikte, tazminat ödeme sürecinin uzaması sigortası şirketinin bir başka anlamda dolaylı olarak zenginleşmesine sebebiyet vermiştir. Çünkü sigorta şirketleri sermaye yapısı yüksek finans kökenli kuruluşlar olduğu için ve hatta çoğu sigorta şirketinin bankasının veya bankaların sigorta şirketlerine sahip olduğu bilinmektedir, bu durumda uzayan yargı süreçlerinde sigorta şirketinin parasını faizde tutarak esasen negatif pozisyondan pozitif pozisyona geçerek, enflasyon karşısında ekonomik olarak güçlü kalmalarına olanak sağlamaktadır. Sigortacılık kanunu ile getirilen tahkim yolu ile sigorta sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıkların “genel dava mahkemelerine” gitmeden, daha hızlı, daha az maliyetli, daha basit (yargılamanın tamamen elektronik ortamda mail üzerinden yapılması ve kararların PTT KEP sistemi üzerinden tebliğ edimesi) ve etkin bir usulle çözüme , mümkün olabildiğince sigortalıların bir diğer adıyla başvurucuların (her zaman sigortalarının başvurması gerekmemekte, zarar gören 3.kişilerin de başvuru hakkı olduğundan, başvurucular kavramı, genel olarak, sigortalı, zarar gören, hak sahibi gibi tüm sigorta şirketi aleyhine başvuran gerçek ve tüzel kişileri / kavramları kapsamaktadır. Bu yönüyle genel anlamda başvurucular ifadesi kullanılmaktadır.) hak kayıplarının mümkün olduğunca minimalize edilmesi, engellenmesi amaçlanmaktadır. Sigorta hukukunda tahkim, sigortacılık kanunu yanı sıra ikincil nitelikteki muhtelif mevzuatlarda da düzenlenmektedir. Bu şekilde, özel nitelikte - Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik Güvence Hesabı Yönetmeliği, Hayat Sigortaları Yönetmeliği, Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik, yine genelgeler, tebliğler ve çok sayıda genel şart ile 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu dayanak mevzuat olarak karşımıza çıkmaktadır. Sigortacılık kanunu, m. 30/23 uyarınca, “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen8 uygulanır”.denmiştir. HMK m. 447’de ise, “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” denilmiştir. Özetle, kanun koyucu sigorta tahkimi ve tabi olduğu hukuki mevzuatı düzenlenlerken, mümkün olabildiğince usule dair düzenlemeleri detaylı olarak ele almış, boşluk bırakılan veya olası çelişki hallerinde HMK hükümlerinin sigortacılıkta tahkim hakkında kıyasen uygulanacağını kabul etmiş, bu yolla genel düzenleme de yaparak olası ihtilafların önünde geçmiştir. Kanun koyucunun buradaki bir diğer amacın tahkimi işlevsel kılmak olduğunu ifade edebiliriz.
‘’Dosyadaki belgelerin incelenmesinden, başvuru sahibi kaza tarihi itibariyle … plakalı aracın maliki sıfatını taşıdığı, aleyhine başvuru yapılan sigorta kuruluşunun ise kazaya karışan aracın sigortacısı olduğu görüldüğü ve üçüncü kişilerin gördüğü zararlardan sürücünün kusuru oranında ve bu sebeple poliçe limitiyle sınırlı olarak sorumlu olduğu anlaşıldığından, tarafların aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin mevcut olduğu tespit edilmiştir. Dava şartları yönünden davanın görülmesine engel başkaca bir eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından uyuşmazlığın esasına girilmiştir. ‘’
Ancak bu hususa rağmen, yukarıda paylaşılan kararda da görüldüğü üzere kanunda (Sigortacılık Kanunu) belirlenen tahkim sisteminin usul yargılamasının kendine özgü (sui generis) ve tahkime yönelik bir sistem karakteri taşıdığı kabul edilmektedir. Örneğin, tahkim komisyonu tarafından herhangi bir uyuşmazlık için oluşturulan bir ara kararda, adli yargıda olduğu gibi 1 veya 2 haftalık kesin süreler değil, çok daha kısa 3-5-7 günlük süreler tayin edilebilmektedir. Bir başka somut örnek olarak ise, yine bilirkişi raporlarına karşı itiraz usulü ve süresi de adli yargıdan çok daha farklı ve kısadır. Çalışmamızda kendine özgü olan bu sistem, bizzat komisyon tarafından verilmiş özellikle yakın tarihli kararlar üzerinden incelenecektir. Öncelikle kavramların tanımı yapılacak, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun işleyişi ve tahkim yargılaması, son olarak ise kararlar Zele alınacaktır.
II. SİGORTACILIKTA TAHKİM
Sigorta hukukunda, alternatif bir yargı olan tahkim yoluyla, makalemizin giriş kısmında da ifade edildiği üzere başvurular yani sigortalı ve zarar görenler ile sigorta şirketi arasındaki uyuşmazlığın, daha ekonomik, pratik ve daha hızlı çözümlenmesi, aslında bir nevi olarak tahkimin alternatif bir yol olduğu düşünüldüğünde, adli yargıya göre daha ‘’dostane’’ şekilde çözümlenmesi amaçlanmaktadır. Burada uyuşmazlığın kaynağı olarak sigorta sözleşmesi ve haksız fiiler karşımıza çıkmaktadır. Haksız fiiller, uyuşmazlığın konusuna göre karşımıza en çok trafik kazaları olarak çıkmaktadır, yine kasten yangın çıkarılması, kast unsuru ile bilerek ve isteyerek sigortalı bir mala zarara verilmesi halleri de örnek verilebilir. Ancak borcun veya uyuşmazlığın esas kaynağı ise sigorta sözleşmeleridir. TTK’nın 1401.maddesinde kanuni tanım şu şekildedir : ‘’ MADDE 1401- (1) Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir. şeklinde tanımlanarak ifade edilmiştir. Sigorta sözleşmesi, bir sigorta şirketi (sigortacı) ile sigorta ettirenin / sigortalı gerçek veya tüzel kişinin karşılıklı mutabakatıyla kurulmaktadır. Sigorta sözleşmeleri genel kural olarak şekle bağlı olmamakla birlikte uygulamada neredeyse bütün sözleşmelerin, gerek ispat gerekse tarafların kendini güvence altına almak amacı ile yazılı olarak yapıldığı rahatlıkla söylenebilir. Zaten sözleşmelerin, doğrudan sigortalı ile sigorta şirketi arasında kurulması da çok zor ve örneğine pek rastlanmayan bir durumdur. Sözleşmeler genellikle sigorta şirketlerin temsilcisi konumundaki acenteler vasıtasıyla kurulmaktadır. Acenteler, sözleşmeye taraf olmamakla birlikte, sigorta şirketi adına hareket ettiklerinden, yapılan tüm acente sözleşmeleri de doğası gereği yazılıdır. Öte yandan makale konusu olmamakla birlikte, gerek TTK ilgili hükümleri gerekse sigortalının aydınlatılması hakkındaki yönetmelik hükümleri uyarınca sigorta şirketlerinin bilgilendirme ve aydınlatma yükümlüğünü yerine getirdiği / getirmesi gerektiği yazılı olarak teminat altına alınmaktadır. İşte kurulan bu sözleşmelerden doğan ve doğacak ihtilaflara bakmak, komisyonun biricik ve asli konusudur. Sadece taraflar arasında kurulan değil, zorunlu mali mesuliyet sigortalarından kaynaklanan ve üçüncü (3.) kişilerin zarar gördüğü, borç konusunun sözleşme değil, haksız fiilden kaynaklandığı uyuşmazlıklar içinde komisyona başvuru yapılabilir, pek tabii olarak bu uyuşmazlıklarda sigortacılıkta tahkimin konusunu teşkil eder. Bir diğer vurgulamamız ve aynı zamanda açıklamamız gereken husus ise maddede yer alan “Hesap”, ifadesi esasen güvence hesabını ifade eder, güvence hesabı ise, zorunlu mali mesuliyet sigortaların ın sağladığı güvencelerle ilgili olarak, örneğin, mevcut rizikonun meydana geldiği tarih itibariyle, aslında geçerli olarak var olan poliçe süresinin bitmiş olması, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli bir sigorta bulunmaması veya zarar verenin kimliğinin / araç plakasının tespit edilememesi vb. durumlarda, zarar görenin uğrayacağı - bedensel ve ölüm - zararları karşılamak için kurulmuş olan özel bir kurumdur. Güvence hesabı kurumu, tüzel kişiliği haizdir. Güvence hesabı aleyhine de komisyona başvurmak mümkündür. Ancak belirtmek gerekir ki güvence hesabı, maddi (özellikle araç hasar ve değer kaybı zararları) ve manevi uyuşmazlıklar ilgili olarak değil, sadece zarar verenin tespit edilemediği veya herhangi bir geçerli zorunlu poliçesinin bulunmadığı hallerde, kısıtlı olarak bedensel zararlar / yaralanmalar ve ölüm hallerinde başvurulabilecek spesifik bir kurumdur. Çok istisnai bir durum olarak, bu makalenin hazırlandığı esnada, sigortacılık en üst kuruluşu olan Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) , iki büyük sigorta şirketine mali yapısındaki bozulmalar ve artan şikayetler nedeniyle el koymuştur. Bu şirketlerin tarafı olduğu uyuşmazlıklar ilgili olarak aktif ve pasif dava ehliyeti, güvence hesabına devredilmiştir. Normal şartlarda güvence hesabı bedeni maluliyet dışındaki - özellikle araç maddi hasar & değer kaybı- uyuşmazlıkları ile ilgili uyuşmazlıklarda taraf olamazken, bu iki sigorta şirketi aleyhine yürütülen uyuşmazlıklar güvence hesabına devredildiğinden, komisyon nezdinde yürütülen uyuşmazlıklara, halef sıfatıyla güvence hesabı tarafından bakılmaya devam edilmektedir. Hatta bu iki sigorta şirketine karşı yapılan maddi hasar tazminat talepli başvurularda artık güvence hesabına yapılmaktadır. Ancak bu çok istisnai bir durumdur ve genel olarak bu hasar tazminat kalemleri yönünden komisyona güvence komisyonu aleyhine başvuru yapılması mümkün değildir. Güvence hesabının işleyişi, rücu hakları, oluşumu, tazminat süreçleri özel bir yönetmelik ile hüküm altına alınmıştır.
III. TAHKİM KOMİSYONU
Sigortacılık kanunun 30. maddesi uyarınca uyuşmazlıkların çözümü amacıyla 14.06.2007 tarih ve 26552 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle Sigorta Tahkim Komisyonu kurulmuştur. Türkiye sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri birliği (üst kuruluş) bünyesinde “Sigorta Tahkim Komisyonu” (bir diğer adıyla Komisyon) oluşturulmuştur. Sigorta komisyonu, esasen, 30. Maddenin yürürlüğe girdiği yani uygulamasının ve yargılamasının yapıldığı yer olarak kabul edilebilir. Komisyonun merkezi Altunizade /Üsküdar /İstanbul’dadır. Komisyon, komisyon başkanı, komisyon müdürü ve en az iki kişiden/birimden oluşan müdür yardımcıları, raportörler ile diğer ilgili çalışanlardan oluşmakta olup, esasen tüm yapısal oluşum kanun ve yönetmelikle özel olarak düzenlenmiştir. Komisyon başkanlığı, bir kişiden oluşan müsteşarlık temsilcisi, iki kişiden oluşan birlik temsilcisi, bir kişiden oluşan tüketici derneği temsilcisi ile müsteşarlıkça belirlenecek bir hukukçu akademisyen temsilcinin katılımı ile teşekkül etmektedir. Komisyonun temel ve biricik görevi, tahkim sisteminin adil, tarafsız ve etkin bir biçimde işleyişini sağlamak için gerekli önlemleri almak, birlikçe ayrı bir hesapta izlenecek olan komisyonun bütçesini hazırlayarak birliğe sunmak, komisyonun faaliyet sonuçları hakkında yıllık rapor hazırlamak, bilgi işlem alt yapısını hazırlamak ve kanunlarla kendisine verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdür. Sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin komisyona başvurması gerekmektedir. Ayrıca komisyon da uyuşmazlığa bakacak hakem veya hakemler, hakem listesinden seçilmektedir. ‘’ Bir konu üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, söz konusu uyuşmazlığın çözümünü özel kişi / kişilere (hakemlere) tevdi etmelerine ve uyuşmazlığın bunlarca incelenip nihai karara bağlanmasına tahkim denmektedir. ‘’ ‘’ Tahkim bir başka ifade ile, ileride doğacak olan belli uyuşmazlıkların taraflarca seçilen hakemlerce karara bağlanmasını da ifade eder. ‘’ Ayrıca belirtmek gerekir ki sigaracılık tahkim, yani başvurucunun uyuşmazlığı ile ilgili olarak komisyona başvuru zorunlu değil, tam aksine ihtiyaridir, bir diğer deyimle; uyuşmazlığa düşen taraflar, bu talepleriyle ilgili olarak ister genel mahkemelerde dava açabilirler isterse özel bir yol olan sigorta tahkim komisyonuna başvurabilirler, taraflar bu konuda, kanun koyucu tarafından tamamen serbest bırakılmışlardır. Bu yollardan birine başvurmak diğerine başvuru hakkını da ortadan kaldırmayacaktır. Ayrıca ifade etmek gerekir ki komisyona başvuru için, arabuluculuk başvuru şartı da kural olarak zorunlu değildir*: ‘’5684 Sayılı Sigortacılık Kanunun 30. maddesiyle sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla birlik nezdinde Sigorta Tahkim Komisyonu oluşturulması kabul edilmiştir. Aynı kanunun 30/15. maddesinde sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin Komisyona başvurusunun öncelikle raportörler tarafından inceleneceği, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinde de tahkim için, Komisyonun merkezine ya da başvuru yapan kişinin ikametgâhının bulunduğu ya da rizikonun gerçekleştiği yerdeki büroya başvurulabileceği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere gerek kanun gerekse yönetmelik, sigortacılık yapana kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin komisyon nezdinde gerçekleştirdiği işlemi, başvuru olarak nitelendirilmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun doğrudan doğruya talep ve dava hakkı başlıklı 97/1 maddesinde de “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm de, zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasın kapsamında sigorta tazminatının ödenmesi için mahkemeye başvurmasına, dava açma, 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurmasına, teknik anlamda başvuru olarak kabul etmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5/A maddesinde düzenlenen; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. (2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” Hükmü ile alacak ve tazminat ödenmesine ilişkin ticari davalarda dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması zorunlu hale getirilmiştir.
Sonuç olarak zarar görenin; 5684 sayılı kanun kapsamında Sigorta Tahkim komisyonuna yaptığı başvurunun, 6102 sayılı Kanunun 5/A maddesi kapsamında dava açma niteliğinde olmadığı kaldı ki Tahkim usulünün de alternatif çözüm yolu olduğu, bu nedenle komisyona başvuru için arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bir diğer kararda ise,
‘’Sigortacı vekili cevap dilekçesinde, 7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik sonucunda, ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk şartının getirildiğini (m.5/A) başvuranın arabulucuya başvurmadan tahkim yoluna gitmesinin mümkün olmadığını bu nedenle başvurunun usule aykırı olduğunu iddia etmiştir.
7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanuna madde eklenerek (m.5/A) ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olarak arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde açılan tahkim davalarında arabuluculuk şartının aranıp aranmayacağı konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı 26.12.2019 tarih ve 99-E.32017 sayılı yazı ile Adalet Bakanlığı’ndan görüş sormuştur.
T.C. Adalet Bakanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği 09.01.2019 tarih ve 59155416-045.02(08)-E.34/1635 sayılı yazıda, Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde açılacak tahkim davalarında arabuluculuk şartının aranmayacağını, ancak tarafların isterlerse ihtiyari olarak arabuluculuk yoluna başvurabileceklerini bildirilmiştir. Bu durumda tahkim davasında arabuluculuk şartı aranmayacağından sigortacı vekilinin bu konudaki usul itirazı reddedilmiştir. ‘’
Çünkü kural olarak devletin adli yargı mahkemelerine ait olan yargı ve yargılama fonksiyonu, ancak çok sınırlı hâllerde, genel olarak sadece üzerlerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemler yönünden tarafların anlaşması suretiyle hakeme / hakem heyetine bırakılabilir. Dolayısıyla Türk hukuku sitemimizde tahkimin ‘’ihtiyari/alternatif bir yol olarak’’ benimsenmesi kabul edilmiştir. Ancak yine kanun koyucu tarafından başvuruculara dava şartında zorunlu kılınan ‘’arabuluculuk’’ şartı yönünden de kolaylık getirilmiş ve bu özel ve ihtiyari yola başvuran başvurucuların dava şartı zorunlu arabuluculuk kapsamı dışında tutulmuştur.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde oluşturulan Sigorta Tahkim Komisyonuna üye olmak ve katılmak isteyen sigorta şirketleri, bu isteklerini komisyon başkanlığına bildirmeleri gerekmektedir. Bu bildirim STK’ya yapıldıktan sonra, artık üye kuruluşlarlauyuşmazlığa düşen gerçek veya tüzel kişiler bir diğer adıyla başvurucular, karşı taraf sigorta şirketi ile arasında ‘’tahkim sözleşmesi’’ bulunmasa dahi, tahkim komisyona başvurabileceklerdir. Sigorta tahkimi, genel anlamdaki diğer tahkimlerden ve uluslarası tahkimden farklı kılan özelliklerinden biri de budur. Burada sözleşmede açıkça özel hüküm bulunmasa bile tahkim usulünden faydalanabilecek taraf yalnızca, başvuran tarafça ifade edilen sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişidir, sigorta şirketi değildir. Sigortacılık alanında faaliyet gösteren kurumların bir diğer adıyla sigorta şirketlerinin, çok büyük bir kısmının STK’ya gönüllü üye olduğugöz önüne alındığında komisyonun önemi daha net olarak anlaşılacaktır. Dolayısıyla, komisyona başvuruda bulunabilmek için uyuşmazlığa düşülen sigorta şirketi kuruluşunun sigorta tahkim sistemine üye olması ve uyuşmazlık konusu kazanın/olayın ilgili sigorta şirketinin komisyona üyelik tarihinden sonra meydana gelmiş olması gerekmektedir. Zorunlu mali mesuliyet sigortalarında, karşı taraf sigorta şirketinin komisyona üye olup olmadığına bakılmaksızın, 18.04.2013 tarihinden sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklar için komisyona başvuru mümkün hâle gelmiştir. Bu husus, V. numaralı ‘’ sigorta tahkim sistemine üyelik’’ adı başlığı altında , zorunlu ve ihtiyari üyelik türleri olarak daha detaylı ve somut örnekleri ile tekrar ele alınacaktır.
Son olarak komisyona başvuru için zamanaşımı sürelerine değinecek olursak, zamanaşımı süresi zararın / rizikonun meydana gelmesinden itibaren 2 yıl, her halde tazminat konusu alacaklar, kaza / riziko tarihinden itibaren zararın ve failin öğrenilmesine müteakip 10 yıl içinde zamanaşıma uğramaktadır. Genel süreler bu şekilde olmakla birlikte, öte yandan Türk Ceza Kanunu 66. Madde (uzamış dava - ceza zamanaşımı) yaralanmalı kazalarda zamanaşımı süresi 8 yıl, ölümlü kazalarda ise 15 yıldır. İstisnai bir yol olarak ifade etmek gerekir ki, komisyona konu edilecek maddi hasar konulu bir başvuruda, her ne kadar zamanaşımı süresi 2 yıl olsa da, mevcut kazada yaralanma ve / veya ölüm hali varsa uzamış ceza zamanaşımı uygulanarak komisyona başvuru yapılabilecektir. Komisyona başvuru yaparken bu sürelere de dikkat etmekte fayda vardır.
(TRAFİK ZMMS DOSYASI) 2918 Sayılı KTK.’nun 109/1. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Kaza tarihi itibariyle 2 yıllık sürenin dolmadığı görülmüştür.
‘’…Davalı sigorta şirketinin usuli itirazlarının değerlendirmesine geçilmiştir. Davalı sigorta şirketi zamanaşımı gerçekleştiğinden başvurunun reddini talep etmiştir. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesi hükmüne göre "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine dair talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar". Yapılan incelemede başvuruya konu olayın 08.03.2022 tarihinde meydana geldiği ve tahkim başvurusunun 20.05.2022 tarihinde 2 yıllık süre dolmadan yapıldığı görülmüştür. Bu nedenle davalı sigorta şirketi vekilinin zamanaşımı savunması yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir….’’
IV. SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU YAPISI
A.UYUŞMAZLIK HAKEMİ
Sigorta tahkim komisyonu uygulamasında esasen ‘’hakem’’ kavramını üç ana başlık altında incelemek mümkündür. Bunlardan biricisi yıllara göre değişen belli bir uyuşmazlık rakamı altındaki dosyalara bakan (bkz. 2023 yılı için 15.000,00 TL ve altı) tek sigorta hakemi, belli bir tutar üstü uyuşmazlıklara ise yine üç ayrı gerçek kişiden oluşan sigorta hakemleri (hakem heyeti), üçüncüsü ise itiraza kabil dosyalara bakmakla görevli “itiraz hakem heyeti” dir. Kanundaki tanımı ile sigorta hakemi, sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf (yani sigorta şirketi) arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkları, çözmeye çalışan kişiyi ifade etmektedir. Kanuni ifadedeki, riski üstlenen kavramı daha dar şekilde yorumlanmalı ve riski üstlenenin uygulamada sadece sigorta şirketi ve kanun ile belirtilen (DASK, TARSİM) gibi zorunlu (poliçe yapılması ve başvuru şartları yönünden) kuruluşlar olduğu unutulmamalıdır. Çünkü, kural olarak komisyonda aleyhine başvuru yapılan karşı taraf sadece ve sadece sermaye yapısı güçlü, anonim şirket vasfını haiz sigorta şirketidir. İtiraz hakem heyeti, “sigorta hakem kararlarına karşı yapılan itiraz talebini incelemek üzere Komisyon tarafından oluşturulan üç kişilik hakem heyetidir”. Sigorta tahkim komisyonunda görev alana hakemler gerçek kişi olmak zorundadır. Sigorta hakemi olmak isteyenler, müsteşarlıkça yapılacak veya yaptırılacak sınavda başarılı olmalıdırlar. Uygulamada ise sınavlar, Türkiye Sigortacılık Ve Emeklilik Denetleme üst kuruluşu (SEDDK) ilanı, ile alt kuruluş olan SEGEM (sigortacılıkta eğitim merkezi) Sınav, hakem ve itiraz hakem heyetinde yer almak isteyenler kişiler için ayrı ayrı yapılmaktadır. Sınavda başarılı olanlar hakem listesi siciline kaydolmak için komisyona gerekli belgelerle yazılı başvurmaları gerekmektedir. Bir hakem sadece bir listede (hayat - hayat dışı) yer alabilmektedir. Sigorta hakemi komisyon sicilinden, sigorta hakemliği yapmak için gereken nitelikleri kaybetmişse veya tarafsızlık ilkesine aykırı hareket ettiği tespit edilmişse sürekli olarak; kendisine ulaşan dosyaları bir yıl içinde en fazla üç kez zamanında sonuçlandırmamışsa bir yıl süreyle listeden silinmektedir. Sigorta hakemliği belli bir ücret karşılığında yapılmaktadır. Ücretler her sene, dosya başına olmak üzere güncellenmektedir. Hakemlik ücreti komisyonun görüşü alınarak müsteşarlıkça belirlenmektedir. Hakem ücreti komisyon tarafından ödenmektedir.
B. ÖN KAYIT RAPORTÖRLERİ
Sigortacılık Kanunun 2. maddesinin (o) bendi uyarınca sigorta raportörü, “sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla Komisyona intikal etmiş şikayetler üzerinde ön incelemeyi yapan kişiyi” ifade etmektedir. Yani, başvuran tarafça oluşturulan başvuru evraklarının / formunun komisyona ulaşmasından sonra ilk ön incelemeyi yapan ve kayıt işlemlerini tamamlayarak, başvuruyu sisteme kaydeden ve esas almasını sigorta tahkim komisyonu raportörleri sağlamaktadırlar. Genel kayıt yetkililerinden farklı olarak, komisyonda görevli itiraz yetkilileri de mevcuttur; tanım olarak “itiraz hakem heyetine intikal etmiş dosyalar üzerindeki ön incelemeyi yapan kişiyi” gerçek kişiyi ifade etmektedir.
C. BAŞVURAN GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİ
Komisyona başvuru hakkı, gerçek ve tüzel kişilere tanınmaktadır. Gerçek ve tüzel kişiler komisyon önünde kendisini sadece baroya kayıtlı avukatları/vekilleri ile aracılığı ile de temsil ettirebilir, başvuru yapabilirler. Komisyon bünyesinde yapılan güncellemeler ve yenilikler sonucu, komisyona ait web adresi üzerinden online olarakta başvuru yapılabilmektedir. Sadece vekilsiz başvuruların fiziksel olarak kabul edildiği sigorta tahkim komisyonunda getirilen online sistem üzerinden tahkim komisyonuna fiziksel gidilmesine gerek kalmaksızın online başvuru, online başvuru harcı ödeme, online baro pulu ödeme ve online evrak yükleme ile kararlara karşı itiraz başvuru hakkı tanınmıştır. Bu kapsamda tahkim komisyonu kendini yenilemiş ve yıllara oranla hızla artan başvurulara yanıt verebilmek amacıyla çözüm üretmiştir. Başvuran gerçek veya tüzel kişi, sigortalı olabileceği gibi, sigortalı tarafından zarara uğrayan 3.kişi sıfatına da haiz olabilir. Başvuru esnasında gerçek kişilerden kimlik, tüzel kişilerden ise mutlak surette imza sirküsü ve vergi levhası talep edilmektedir.
D.KARŞI TARAF: SİGORTA ŞİRKETİ & SİGORTA TAHKİM SİSTEMİNE ÜYELİK
Sigorta tahkim komisyonunda aleyhine başvuru yapılan karşı taraf, her zaman sigorta şirketi olmak zorundadır. Komisyon nezdinde, sigorta şirketi ile birlikte olsun veya olmasın ruhsat sahibine/işletene/ kusurlu sürücüye veya herhangi bir gerçek veya tüzel kişi aleyhine hiçbir sebeple başvurulamaz. Başvurularda karşı taraf salt ve sadece ilgili sigorta şirketidir. Ancak burada iki hususa dikkat çekmek gerekir, birincisi başvuran tarafça tek bir sigorta şirketi aleyhine başvuru yapılabileceği gibi, birden çok sigorta şirketi aleyhine de beraber başvuru yapılması mümkündür. Örneğin, birlikte sigorta hallerinde veya zmms limitleri aşan hallerde kasko ihtiyari mali mesuliyet sigortacısına başvuru hallerinde aynı anda iki sigorta şirketi aleyhine başvuru mümkündür. İkinci dikkat edilmesi gereken husus ise, aleyhine başvuru yapılacak sigorta şirketinin komisyon üyesi olup olmadığı komisyonun web sitesi üzerinden kontrol edilmelidir.http://www.sigortatahkim.org/index.php?option=com_content&view=article&id=76&Itemid=91 . Komisyonun web sitesi üzerinden söz konusu liste, sürekli güncellenmektedir. Komisyona başvuruda dikkat etilmesi gereken son husus ise, zorunlu mali mesuliyet sigortaları yönünden komisyona tüm sigorta şirketlerinin üyeliği zorunlu iken, (komisyon üyesi olup - olmadığına bakılmaksızın uyuşmazlık zorunlu sorumluluk sigortasından kaynaklanıyorsa tüm sigorta şirketleri aleyhine başvuru yapılabiliyorken), ihtiyari sigortalar yönünden (bkz kasko sigortası vb.) aleyhe başvuru yapılacakken ilgili sigorta şirketinin komisyon üyesi olup olmadığı irdelenmelidir. Aşağıdaki başlıklarda bu hususa tekrar detaylı olarak değinilecektir. Aksi halde başvuru ve başvuru ücreti incelenmeksizin, başvuran tarafa iade edilecektir. Karşı taraf sigorta şirketinin zorunlu veya ihtiyari poliçe uyuşmazlığından kaynaklanmasının bir diğer sonucu da sigorta şirketine KTK 97.maddesi uyarınca yapılan başvuru sonrası, komisyona başvuru yapılması için bekleme süreleridir. Buna göre uyuşmazlık yaşanan sigorta kuruluşu, Sigorta Tahkim Komisyonu'na üye ise ve başvuruda bulunulan sigorta kuruluşu talebinizi tamamen veya kısmen reddettiyse veya talebinize başvuru tarihinden itibaren 15 iş günü (Trafik Sigortasında 15 gün) içinde yazılı olarak cevap vermediyse komisyona başvuruda bulunulabilir.
E. HAKEMLERİN TARAFSIZLIĞI & BAĞIMSIZLIĞI
Sigortacılık kanunu uyarınca sigorta hakem ve raportörlerinin tarafsız & bağımsız olmaları gerekmektedir. Aslında bu tarafsız ve bağımsızlık, aynı genel mahkemelerdeki hakimlerin HMK’ hükümlerine göre tabi oldukları tarafızlık ve bağımsızlık ilkeleri ile aynıdır. Bu tarafsızlık ilkesi kapsamında bağlamda sigorta şirketlerinin, reasürans şirketlerinin, sigortacılık yapan diğer kuruluşların, sigorta eksperlerinin, sigorta acentelerinin ortakları, yönetim ve denetiminde bulunan kişiler ve bunlar adına imza atmaya yetkili olanlar ile tüm bu kuruluşlarda mesleki faaliyette bulunanlar ve sigorta eksperleri, sigorta acenteleri ve brokerler sigorta hakemliği yapamamaktadırlar. HMK’nın 34. ‘’Hakimin yasaklılık sebepleri’’ maddesi sigorta hakemleri hakkında da uygulanmaktadır”. Benzer bir düzenleme de yönetmeliğin 18. maddesinde yer almaktadır. Bu hüküm gereğince hakem, kendisine ait olan veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ilgili bulunduğu uyuşmazlıklara, aralarında evlilik bağı kalkmış olsa bile eşinin; kan veya kayın yönünden alt soyunun ve üst soyunun; üçüncü dereceye kadar kan veya ikinci dereceye kadar kayın hısımlarının; aralarında evlatlık ilişkisi bulunan kişilerin uyuşmazlıklarına ve taraflardan birinin vekili vasisi veya kayyım sıfatıyla hareket ettiği uyuşmazlıklar ile tahkim sırasında, yönetim kurulunda bulunduğu tüzel kişiye ait uyuşmazlıklara bakamamaktadır.
V. KOMİSYONA ÜYELİK
Komisyonun başvuruyu değerlendirmeye alabilmesi için zorunlu sigortalar hariç, uyuşmazlık konusu rizikonun ilgili kuruluşun üyelik tarihinden sonra meydana gelmiş olması gerekmektedir. Zorunlu Sigortalarda ise kuruluşun komisyona üye olup olmadığına bakılmaksızın, 18.04.2013 tarihinden sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklar için komisyona başvuru yapılabilmektedir.
Sigorta tahkim komisyonuna başvurulabilmesi için, öncelikle, uyuşmazlık yaşanan sigorta şirketinin, sigorta tahkim komisyonuna üye olması gerekmektedir. Sisteme üye olunması ile birlikte komisyon nezdindeki tahkim sisteminin yargılama yetkisi, ilgili sigorta şirketince zımnen kabul edilmiş olmaktadır. Sigorta tahkim sistemine “sigortacılık yapan kuruluşlar” üye olabilmektedir. Bu kuruluşlar, yukarıda ‘’riski üstlenen kuruluşlar’’ olarak ifade edilen kanun lafzının açıklanmasında da ifade edildiği gibi aslında “sigorta şirketleri” başka bir ifade ile “sigortacı” ‘ lardır. Emeklilik şirketleri (aslında aynı sigorta şirketinin emeklilik koludur, (bknz. Türkiye Sigorta A.Ş. - Türkiye Hayat Emeklilik A.Ş.) de hayat sigortaları yapabiliyor olmaları nedeniyle ve Güvence Hesabı, Doğal Afet Sigortaları (DASK) ile Tarım Sigortaları (TARSİM) gibi kuruluşlar da anılan ifade kapsamındadır. 2023 yılı itibariyle, sigorta tahkim sisteminin 40 sigortacılık yapan kuruluş üyesi bulunmaktadır. Bu şirketlerden bazıları farklı tarihlerde, çeşitli sebeplerle (şirket yönetimi , sigorta şirketilerine el konulması vs. sebeplerden ötürü) üyeliklerden çekilmişlerdir. Sisteme üye olunmadan önce sigorta ettirenlerle kanun ve yönetmelik çerçevesinde tahkim anlaşması yapılamamaktadır. Bu bağlamda rizikonun meydana geldiği tarih esas alınmaktadır. Sözleşmenin akdedildiği veya sözleşme olmasa dahi, zorunlu mali mesuliyet sigortası buna bağlı haksız fiillerde poliçenin tanzim tarihi herhangi bir önem arz etmemektedir. Rizikonun/uyuşmazlık konusu olayın meydana geldiği anda sigorta kuruluşu sisteme üye ise (asli geçerli şart), komisyona başvurulabilmektedir. İlgili sigorta kuruluşuna başvuru yapıldıktan sonra , bizzat komisyon hakemleri tarafından verilen kararlarda, komisyona başvuru süresi kural olarak 15 gün olarak tespit edilmektedir;
’’ T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2017/3003 K. 2018/11 T. 15.1.2018 “Davalı .... aracın kasko sigorta şirketi olup Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.3.1 maddesi uyarınca, sigortacı hasar miktarına dair belgelerin kendisine verilmesinden itibaren en geç 15 gün içinde gerekli incelemeleri tamamlayıp hasar ve tazminat miktarını tesbit edip sigortalıya bildirmek zorundadır. Davacının sigorta şirketine müracaat ettiği tarihten 15 gün sonra davalı yönünden temerrüt oluşacağına göre faiz başlangıç tarihinin buna göre belirlenmesi gerekmekte olup mahkemece eksper raporu tarihi 17.06.2009 tarihinden itibaren faize hükmedilmişse de davacı tarafça keşide edilen 25/08/2009 tarih ve 8082 yevmiye numaralı ihtarname ile hasarının "30 gün" içinde ödenmesi talep edilmiş ve davalı tarafından 28/08/2009 tarihinde ihtarname tebliğ alınmış olmakla temerrütün ihtarnamede ödeme için verilen bu sürenin bitimi tarihi olan 28/09/2009 gününde başlayacağı gözetilmeden daha önceki bir tarih olan eksper raporu tarihi 17.06.2009 tarihinin davalının temerrüt tarihi olarak kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir”. Sigorta şirketinin başvuru sahibi tarafından ihtarnamede ödeme için verilen 15 günlük sürenin bitim tarihi olan 11/02/2020 tarihinde temerrüde düşeceği kanaatine varılmıştır.’’
Komisyon nezdindeki uyuşmazlıklarda, sigorta şirketleri iki farklı pozisyonda (zorunlu olarak ve ihtiyari olarak) yer almaktadırlar:
A.ZORUNLU ÜYELİK
Yukarıda başlıkta detaylı olarak değinildiği üzere, komisyona zorunlu sigortalar (örneğin, -Sorumluluk Sigortasında korunan hukuki değer, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan zarar gören 3.kişidir. Bu sözleşme gereğince tazminat ödemesi yapılacak olan kişi de zarar görenin kendisidir.- Zorunlu trafik sigortası, Özel güvenlik zorunlu mali sorumluluk sigortası Zorunlu deprem sigortası (DASK), Seyahat, sağlık sigortası, Karayolları yolcu taşımacılığı mali sorumluluk sigortası, Karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası, Tehlikeli maddeler ve tehlikeli atık zorunlu mali sorumluluk sigortası,,Tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortası, Sertifika mali sorumluluk sigortası, Zorunlu paket tur sigortası, Tüp gaz zorunlu sorumluluk sigortası, Deniz araçları zorunlu mali sorumluluk sigortası vb. örnekler verilebilir.) yönünden üyelik şartı aranmaksızın sigortalı ve ilgili hak sahipleri doğrudan sigorta şirketlerine ve akabinde komisyona başvuru yapabilirler. Başvuru süresi ilgili sigorta şirketinin cevabının akabinde veya başvuruyu cevapsız bırakmasının veya verilen cevabın yeterli olmamasından ötürü 15 gün sonrasıdır.
‘’…5.2.1. Usulüne uygun başvuruda bulunulmadığına ilişkin itiraz, 06.04.2022 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmadan önce sigorta şirketine gönderilen ve ekinde; “kaza tespit tutanağı, ekspertiz raporu ve faturası, araç ruhsatı, kazaya ilişkin fotoğraflar, hasar fotoğrafları, poliçe, vekaletname ve banka bilgileri” bulunan başvuru dilekçesinin sigorta şirketine tebliğ tarihi 18.03.2022’dir. Yani; 19 gün geçtikten sonra başvuru yoluna gidilmiştir. Hem 2918 Sayılı KTK m. 97’deki; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” yolundaki, hem de 5984 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 30/13’deki; “Komisyona gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla Uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren onbeş iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir” yolundaki 15 günlük süre dolmuştur.
İddia edildiği gibi; başvuru şartı nedeniyle başvurunun reddini gerektiren bir eksik evrak bulunmadığı gibi, esasen bahsi geçen evraklar, yargılama sırasında tamamlanabilen türden evraklardır. Onun için sigorta şirketi vekiline ait itirazın reddi gerekmiştir…’’
‘’…Kaza tarihinde meri olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Sigortanın Kapsamı” başlıklı A.3. maddesi: “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır....” hükmünü içermektedir.’’
B.İHTİYARİ ÜYELİK
Komisyona zorunlu trafik poliçe branşları dışında, (Mal Sigortalarında korunan hukuki değer, sigorta ettiren kişinin mal üzerindeki menfaatleridir.Yangın Sigortası, Hırsızlık Sigortası, Tarım Sigortası, Nakliyat Sigortası, Kasko Sigortası, İnşaat Sigortası, Deprem Sigortası vb. Ülkemizde 12’si zorunlu olmak üzere yaklaşık 100 sigorta (poliçe) türü olduğu ifade edilmektedir.) kasko, yangın, nakliyat vb. Mal sigortaları başta olmak üzere ihtiyari olarak üye bulunan sigorta şirketleri aleyhinde de başvuru yapılabilmektedir. Burada, sigorta sigorta şirketlerine ve akabinde komisyona başvuru yapabilirler. Başvuru süresi ilgili sigorta şirketinin cevabının akabinde veya başvuruyu cevapsız bırakmasının veya verilen cevabın yeterli olmamasından ötürü 15 iş günü sonradır. Ayrıca, aleyhine başvuru yapılacak sigorta şirketinin komisyon üyesi olup, olmadığı mutlak komisyonun web sitesi üzerinden kontrol edilmektedir. Herhangi bir ihtiyari başvuru halinde, ilgili sigorta şirketinin komisyon üyesi olmadığının tespiti halinde, başvuru ön kayıttan geçmeksizin işlemsiz bırakılacak, başvurunuz kargo yolu ile tarafınıza geri gönderilecek ve yatırdığınız başvuru ücreti / harcı iade edilecektir. Süre ve hak kaybı yaşanmaması için komisyonunu sürekli güncellenen üye listesinin kontrol edilmesini, ihtiyari poliçe başvurusundan önce aleyhine başvuru yapılacak olan sigorta şirketinin üyeliğinin devam edip etmediğinin tekrar kontrol edilmesinde fayda görmekteyiz. Çünkü sigorta şirketleri, iç yönetim kararı veya farklı sebeplerle üyesi bulunduğu komisyon sisteminden çıkabilmektedir. İlgili sigorta şirketinin komisyondan ayrıldığı tarih, yine komisyonun web sitesi üzerinden çıkış tarihi ile birlikte belirtilmektedir. Ayrılış tarihi de dahil olmak üzere bu tarih ve daha sonrası tarihlerde meydana gelen/gelecek uyuşmazlık için - zorunlu poliçeler hariç olmak üzere- komisyona başvurmak mümkün olmayacaktır.
VI. YARGILAMA USULÜ
A. BAŞVURU ŞEKLİ / BAŞVURU USULLERİ
Komisyona başvuru yapmak isteyen sigortalıların, sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan veya zarar gören üçüncü kişi gerçek veya tüzel kişilerin, komisyona başvuru yapmadan önce uyuşmazlığa düşülen sigorta şirketinin komisyon üyesi olup olmadığını komisyonun web sitesi üzerinden kontrol etmelidir. Devamında, sigorta şirketine öncelikle yazılı başvuru yapılmalı ve uyuşmazlık konusunun tam olarak ne olduğu, komisyon önünde ispat edilmelidir. Başvurunun yasal dayanağı Karayolları Trafik kanunun 97.maddesidir. Bunun akabinde, sigorta şirketine başvurduğunu ispatlayan gerçek veya tüzel kişi, uyuşmazlık türüne göre genel şartlarda sayılan zorunlu başvuru evrakları ile, (bu evraklar uyuşmazlık türüne göre, maddi & hasar , bedeni yaralanma vb. değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin TEBLİĞ Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı)’tan: KARAYOLLARI MOTORLU ARAÇLAR ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI GENEL ŞARTLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR GENEL ŞARTLAR sayılan bilgi ve belgeler) komisyona, her yıl değişen oranlarda talep edilen uyuşmazlık rakamı uyarınca istenen ‘’başvuru ücreti’’ ‘ni de yatırarak komisyona posta veya elektronik ortamda komisyonun web sitesi üzerinden başvurabilir.
Başvuru da dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise her ne kadar kanun koyurucu tarafından, dava şartı zorunlu arabuluculuk müessesine başvuru şartı ihtiyari bir yol olan komisyon başvurularında aranmasa da, Karayolları Trafik Kanunu 97.maddesi uyarınca komisyona başvuru yapmadan önce mutlaka sigorta şirketine yazılı olarak başvurulması ve bu başvuru hangi ortamda yapıldı ise (mail, kep, posta, ihtarname vs.) bu başvurunun sigorta şirketine ulaştığı ‘’alındı’’ kaydı ile ispatlanmalıdır. Sigorta şirketine başvuru yapılmaksızın, doğrudan komisyona başvurulması halinde de komisyon ilgili başvuruyu incelemeksizin kayıt dışı bırakacaktır. Başvuru usulüne dair dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise, mutlak surette sigorta şirketi ile uyuşmazlık konusu açıkça ortaya konulmadır. Aksi halde bu başvurularda kabul edilmeyecektir. Somut bir örnek vermek gerekirse, araç hasarından & değer kaybı tazminat talebi kaynaklı ilk yazılı başvuruda sigorta şirekine açıkta talep rakamı bildirilmeden başvuru yapılması ve ilgili sigorta şirketinin de 15 günlük yasal süreler dahilinde başvuru kapsamında ödeme yapması halinde, ödemenin eksik olduğu gerekçesi ile doğrudan doğruda komisyona başvuru yapılamamaktadır. Başvuruda, hukuki yarar görülmemektedir. Burada öncelikle, yapılan ödemenin gerekçeleri ile eksik ve yetersiz olduğuna dair ilgili sigorta şirketine ikinci kez yazılı başvuru yapılmalı, bu başvurunun tebliğinden itibaren 15 gün süre akabinde, başvuru ispatlanmak kaydı ile komisyona başvuru yapılabilmektedir. Uygulamada bu soruna karşı pratik bir çözüm olarak, alanında uzman tarafsız ve bağımsız sigorta eksperlerinden ‘’hasar veya değer kaybı ekspertiz raporları’’ tanzim ettirilerek, bir başka deyişle uyuşmazlık konusu rakam tam olarak tespit edilerek ve açıkça rakam bildirilerek yapılan başvurular sonucu, sigorta şirketleri bu belirtilen tutarlar altında ödeme yapması halinde artık ikinci başvuruya gerek kalmaksızın doğrudan doğruya komisyona başvuru yapılabilecektir. Çünkü burada ‘’uyuşmazlık konusu ve rakamı’’ artık kesin şekilde tespit edilmiş olarak kabul edilmektedir. Bizimde naçizane tavsiyemiz, eksik ödeme sonrası sigorta şirketine ek başvuru yapılması yönündedir. Bu halde uyuşmazlık açıkça ortaya çıkarılmış olacaktır. Başvuru Komisyonun merkezine posta veya vekil aracılığı ile yapılıyorsa mutlaka online sistem üzerinden yapılmaktadır. Uyuşmazlık başvurularında, başvuru formu, uyuşmazlığa ilişkin bilgi ve belgeler ile başvuru ücretinin yatırıldığına dair belgenin mutlak surette yer alması gerekmektedir. Aksi halde başvuru komisyon tarafından işlem dışı bırakılacaktır. 2023 yılında yapılan değişiklikle komisyona başvurularda vekalet harcı talebi, Maliye bakanlığından alınan görüş sonucu kaldırılmıştır. Komisyona başvuru için, dava yolundan farklı olarak kaldırılmıştır. Yine yapılan güncelleme ve anlaşmalar gereği de baro pulu komisyona aracı kuruuluşlar vasıtasıyla online olarak da ödenebilmektedir. Özetle, 2022 ve 2023 yılında yapılan değişiklilerle, özellike vekil eliyle yapılan başvurularda fiziksel başvuru tamamen online ortama taşınmıştır. Bu durum, başvuranlar ve komisyon çalışanları açısından son derece pratik olmuştur. İlgili başvurunun komisyona yulaştığı ve esasa aldığı tarihte davanın açıldığı kabul edilmektedir. Online başvurularda ise, başvuru sonunda otomatik olarak tevzi esasa numarası alınan başvuru kaydedilmektedir.
B. ÖN İNCELEME
Komisyona ilgili evrakların ulaşmasını müteakip gerekli ilk ve ön incelem raportörler tarafından , dosya geliş ve kayıt esasına göre yapılacaktır. Raportörler, eksiklik halinde başvuruculardan ek bigli ve belge isteyebilir. Bu taleplerin karşılanmaması halinde ise, başvurunun işleme alınmamasına karar. Verilebilir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren on beş gün (Trafik Sigortasında 15 gün) içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterli sayılmaktadır. Bu en önemli kriter karşılandıktan sonra, diğer uyuşmazlık konusu tespit ve kayıt işlemlerine geçilmektedir. Komisyon kayıt görevlilerinin ek bir araştırma yapma ve delil toplama yükümlülüğü bulunmamaktadır. Herhangi bir sorun halinde komisyon müdürleri ve /veya atanan uyuşmazlık hakeminden de teknik destek alabilirler. Bu aşamada ayrıca kayıt işlemi tamamlanan uyuşmazlık hakkında, ilgili sigorta şirketine bildirim yapılarak, verilen süre içinde uyuşmazlık konusu bilgi ve belgeleri sunması ve ayrıca uyuşmazlığa dair cevap / yazılı savunmalarını yapması istenir. Ayrıca sigorta şireti tarafından da bildirilen vekilin dosyaya kaydı yapılarak, web sitesi ve online olarak hem dosyaya erişim hem de başvurucu tarafından, başvuru ekinde sunulan eklere ulaşma imkanı tanınmaktadır. Ön inceleme süresi 15 gün içinde tamamlanmaktadır.
C. HAKEM ATAMASI
İlgili kayıt işlemlerinin tamamlanması ve akabinde sigorta şirketinin cevap / savunma dilekçesinin dosya arasına alınması ile, başkaca bir eksiklik yok ise, dosya hakeme tevdi edilir. Uyuşmazlık hakemleri hayat ve hayat dışı hakemler ile, uyuşmazlık ve itiraz hakem heyetleri olarak temelde iki ayrım, dört sınıfa ayrılmaktadırlar. Uyuşmazlığın konusuna göre, hakem ataması otomatik olarak yapılmaktadır. Sigorta tahkimde hakem ataması, tarafların iradesine bırakılmamıştır. Bu tamamen komisyonun üstlendiği ve kendi iç işleyişine dair bir süreçtir. Ayrıca tüm bu süreç komisyonun web sayfası başvuru sorgulama sayfasından güncel ve anlık olarak takip edilebilmektedir. Hakemler, dosya kendilerine atandıktan sonra dört ay içinde uyuşmazlığın çözümü halinde karar vermek durumundadır, bu süre tarafların açık ve yazılı muvafakati ile iki ay daha uzatılabilir. Süre uzatımına muvafakat verilmemesi halinde dosya, komisyona, komisyondan da görevli asliye ticaret mahkemesine tevdi edilir. İtiraz hakem heyetinin de karar verme süresi de , dosyanın heyet önünde teşkilinden sonra iki ay olarak tespit edilmiştir. Son olarak hakem atamasında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise, başvurucunun başvuru formunda belirttiği uyuşmazlık rakamına bağlıdır. Uyuşmazlık rakamı, güncel tarife uyarınca heyet inceleme limitlerinin üstünde ise (2023 yılı için 50.000,00 TL) dosya hakeme değil, üç gerçek kişiden oluşan hakem heyetine tevdi edilir. Bu tutarın altındaki diğer uyuşmazlıklarda tek hakemli, hakemlere havale edilmektedir.
D. YARGILAMA SÜRECİ
Sigorta tahkim komisyonunda genel adli yargıdan farklı olarak, özel bir yargılama şekli belirlenmiştir ve bu yargılama şekli uygulanmaktadır. Yargılama fiziksel bir binada duruşam yapılarak değil, tamamen elektronik ortamda / mail yolu ile yapılmaktadır. Tanık ve duruşma imkanı olsa da uygulama da bu pek mümkün olmamaktadır. Nitekim, her ne kadar son yıllarda dosya sayılarındaki yüksek artış nedeniyle tanık dinlenmesi pek mümkün olmasa da, geçmiş yıllarda yüksek tutarlı bazı dosyalarda tanıkların sigorta tahkim komisyonun resmi adresine davet edilerek dinlendiği ve bu tanık beyanlarının uyuşmazlıkların çözümünde hükme esasa alındığı bilinmektedir. Belki de alternatif bir yargı olan komisyonu, dava yargısından ayıran en önemli özellik duruşma yapılmaması ve uzun aralıklarla duruşma sürelerinin tayin edilmemesidir. Yargılama sürecinde her dosyaya mutlaka bilrikişi ataması yapılmaktadır. Genellikle, müzekkerelerin ve eklerin tam olduğu bir dosyada, ilk ara karar bilirkişi atama kararı olmaktadır. Verilen kısa ve kesin süre içinde bilirkişi ücretinin komisyonun belirtilen hesabına yatırılması istenir. Bilirkişi ve bilirkişi raporuna itiraz süreçlerinin tamamlanmasında sonra dosya hakem tarafından inceleme ve karar yazma aşamasına alınır. Burada bir hususa açıkça değinmek isteriz, bilirkişi raporunun taraflara tebliğinden sonra tahkim yargılamasında itiraz ve ıslah / talep artırım hakkı aynı tanınmaktadır. Yani bir bilirkişi raporuna itiraz edildikten sonra ve edilmemesi halinde ayrıca ıslah / talep artırım için süre verilmemektedir. O sebeple başvurucuların, bilirkişi raporuna karşı mutlak surette itiraz etmeleri veya ıslah / talep artırım haklarınını süresi içinde kullanmaları büyük önem arz etmektedir. Hakemler, dosya kendilerine atandıktan sonra dört ay içinde uyuşmazlığın çözümü halinde karar vermek durumundadır, bu süre tarafların açık ve yazılı muvafakati ile iki ay daha uzatılabilir. İtiraz hakem heyetinin de karar verme süresi de , dosyanın heyet önünde teşkilinden sonra iki ay olarak tespit edilmiştir. Bu süre ise hakem / hakemlerin komisyon tarafından görevlendirilmesi ile başlar. “Görevlendirme” den anlaşılması gereken, ilgili dosyanın hakem / hakemlere atama tarihidir. Hakemlerin tahkim süresi geçtikten sonra yaptıkları işlemler ve verdikleri kararlar batıldır (mutlak temyiz sebebi). Bu hâlde tarafların artık, aralarındaki uyuşmazlığın çözümlenmesi için mahkemeye başvurmaları gerekmektedir. Bu aşamadan sonra komisyon dosyasının, artık dava yargılama doyasına dönüştüğünü söylemek hatalı olmayacaktır. Ancak bu süreyi doğrudan başvuran karara kadar geçen süre olarak kabul etmemek, başvurunun komisyona ulaşması ön inceleme- raportör aşaması- hakem atama aşamalarını tamamlayarak, dosyanın tevdi tarihinden itibaren başladığını unutmamak gerekir. Komisyona 2023 yılı sonu itibariyle çoğunluğu hayat dışı yani oto hasarı olmak üzere 500.000 ‘i aşkın başvuru yapılmıştır. Son yıllarda artan yoğunluk ve hakem sayısının sınırlı olmasından ötürü, uyuşmazlıklarda birikmeler yaşanmış, hakem atamaları kota sınırından ötürü yapılamamıştır. İşte bu dönemlerde uyuşmazlığın ilk başvuru anından karar tebliğ anına kadar 8-12 ay arası bir sürenin geçmesi mümkün olabilmektedir.
Tahkimde ana hedef, dava yargılamasına alternatif olarak, sadece sigorta şirketinin karşı taraf sıfatını haiz olarak bulunduğu uyuşmazlıkların, özel uzmanlık alanları çerçevesinde hızlı ve ekonomik olarak çözümlenmesi temel amaçtır. Ancak yukarıda da bahsedildiği üzere 500.000 üstü başvurunun yapıldığı sadece bir yıl içinde, mevcut 250’ye yakın hakem ve 150’ye yakın itiraz haken heyetinin bu başvuruları seri şekilde sonuçlandırılmasını beklemek her şeyden önce insan tabiatına ve hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Tahkimin temel amacına uygun şekilde, belli aralılarla SEGEM tarafından yapılacak sınavlar ile, hakem sayısının kontrollü şekilde artırılmasının yerinde olacağını kanısındayız. Bu halde komisyona hem hız anlamında hemde başvuruların belirtilen sürede sonuçlandırılması içn duyulan güven devam edecek, komisyonun işlevselliği daha da artacak ve cazip hale gelecektir.
E.KARARLARIN TEBLİĞİ
Tahkim yargılamasının aşağıdaki hallerin varlığı halinde sona ermektedir :
“(1) Tahkim yargılaması, nihai hakem hükmünün verilmesi veya aşağıdaki hâllerden birinin gerçekleşmesi ile kendiliğinden sona erer:
a) Davalının itirazı üzerine hakem veya hakem kurulunun uyuşmazlığın kesin olarak çözümünde davalının hukuki yararı bulunduğunu kabul etmesi hâli hariç, davacı davasını geri alırsa.
b) Taraflar, yargılamanın sona erdirilmesi konusunda anlaşırlarsa.
c) Hakem veya hakem kurulu, başka bir sebeple yargılamanın sürdürülmesini gereksiz veya imkansız bulursa.
ç) 427’nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca tahkim süresinin uzatılmasına ilişkin talep mahkemece reddedilirse.
d) Taraflarca kararın oybirliğiyle verilmesinin öngörülmesine rağmen, hakem kurulu oybirliğiyle karar veremezse.
e) 442’nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca yargılama giderleri için avans yatırılmazsa.
(2) 437’nci madde hükmü saklı kalmak üzere, hakem veya hakem kurulunun yetkisi, yargılamanın sona ermesiyle ortadan kalkar.”
Sigorta tahkim komisyonu uygulamasında ilgili ara kararlar, bilirkişi raporları taraf vekillerine elektronik ortamda (PTT KEP sistemi ve e-mail) olarak tebliğ edilmektedir. Posta kutusunun dolu olması dışında tebligatlar yapıldığı gün tebliğ edilmiş sayılmaktadır. Öte yandan bu kararların yerine getirilmesi ve/veya beyan / itiraz gibi dilekçelerin sunulması için, tahkim yargılamasının hızlı - pratik ve ucuz maliyetli olması ilkesine dayanarak olarak uygulamada 3-5-7 günlük kısa süreler tayin edilmektedir. Hakem ( tek hakemli dosyalar), hakem heyeti ( üç hakem tarafından karar verilen dosyalar) ve itiraz hakem heyeti kararları ise taraflara PTT KEP yolu ile elektronik olarak hızlıca tebliğ edilmektedir. Taraf vekilinin bulunmadığı ve bizzat asil tarafından takip edilen dosyalarda ise kararlar, genel tebligat hükümlerine tabi olarak fiziksel olarak tebliğ edilmektedir. Kararlara karşı itiraz süresi 10 gün, kararın tebliğ edilmiş sayılması ise 5 günlük sürelerden sonra sayılmakla tahkim kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süreler içinde itiraz hakkı tanınmaktadır. İtiraz, online olarak ve yine parasal sınırlar uyarınca harcı yatırılarak yapılabilmektedir. Söz konusu kararlar, STK’nın internet sitesindeüç aylık dönemlerle çıkarılan Hakem Karar Dergisi’nde KVKK kurallarına uygun şekilde yayınlanmaktadır.
Son olarak, kanun yoluna başvuranın aleyhine karar verme yasağı (aleyhe karar verme yasağı) ve itirazın, itirazda bulunanın ileri sürdüğü sebeplerle ve lehine olan hususlarla sınırlı olma kuralı, komisyon tarafından aynen kabul edilmekte ve uygulanmaktadır:
‘’İnceleme yapılırken, 6100 sayılı Kanun’un 33. maddesi uyarınca, Türk hukukunu re’sen uygulanmıştır. Bu bağlamda; 04.06.1958 tarihli ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ileri sürülen olayları hukuken nitelendirilmiş ve uygulanacak kanun hükümler tespit edilerek uygulanmıştır. İnceleme ve değerlendirmeler itirazda bulunanın lehine ve ileri sürdüğü sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, aleyhine kararın bozulamayacağı dikkate alınmıştır.
VII. KANUN YOLLARI
A.GENEL OLARAK
Sigorta tahkim komisyonu kararlarına karşı iki dereceli kanun yolu öngörülmektedir. 2023 yılı için öngörülen ve her sene güncellen tutarlarda, 15.000,00 TL’nin altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararları kesindir. Ancak 15.001,00 TL ve üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen kararlar üzerine komisyon bünyesinde itiraz kanun yoluna başvurulabilmektedir. İtiraz edilmemesi halinde kararlar kesinleşmektedir. Kesinleşen kararlar yönünden, adli yargıda olduğu gibi herhangi bir ‘’kesinleşme şerhi’’ verilmesi gibi bir uygulama da bulunmamaktadır. Taraflardan birinin karara itirazı ile kararın icrası kendiliğinden (icra müdürü kararı ile) durmaktadır. Uygulamada, itiraz yolu açık kararların icrası şu şekilde durdurulmaktadır, başvuran veya karşı tarafça icraya konu edilen karara süresi içinde itiraz edilmesi halinde, itiraz eden tarafa komisyon tarafından tek sayfalık itiraz edildiğine dair derkenar yazısı gönderilmektedir, aynı zamanda karşı tarafa da mail üzerinden bilgilendirme yapılmaktadır. İlgili taraf bu derkenar yazısını, icra dosyasına sunduğu anda icra müdürlüğü tarafından takip durdurulmaktadır. Hakem kararları uygulamada maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, açılacak herhangi bir davada ise kesin delil niteliğini taşıyacaktır.
*tahkim sözleşmesinin taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğu;
* hakem veya hakem kurulunun seçiminde, sözleşmede belirlenen veya HMK m. 407-444’te öngörülen usule uyulmadığı;
*kararın, tahkim süresi içinde verilmediği; hakem veya hakem kuru-lunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar verdiği;
* hakem veya hakem kurulunun, tahkim sözleşmesi dışında kalan bir konuda karar verdiği veya talebin tamamı hakkında karar vermediği ya da yetkisini aştığı;
*tahkim yargılamasının, usul açısından sözleşmede veya bu yönde bir sözleşme bulunmaması hâlinde, HMK m. 407-444’te yer alan hüküm-lere uygun olarak yürütülmediği ve bu durumun kararın esasına etkili olduğu; yargılamada tarafların eşitliği ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediği;
*hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk Hukuku’na göre tahkime elverişli olmadığı veyahut kararın kamu düzenine aykırı olduğunun
tespit edildiği hâllerde iptal edilebilecektir. Ayrıca söz konusu iptal davasının hakem kararının veya tavzih, düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde açılması gerekmektedir.Yukarıda açıkladığımız üzere, hakem kararlarının icra edilebilmesi için kesinleşmesi gerekmediğinden, iptal davasının açılması kararın icrasını durdurmayacaktır.
Uyuşmazlık konusu 15.000 TL üzerinde ise, bu sefer de hakem kararına karşı STK nezdinde tek sefere mahsus itiraz hakem heyeti huzurunda itiraz edilebilecek, burada da yalnızca bahsi geçen 4 hâlin varlığında yine temyiz mümkün olacaktır. 238.730. TL’nin üzerindeki uyuşmazlıklar bakımından ise itiraz üzerine verilen hakem kararları için temyize gitmek mümkündür. Son olarak belirtmek isteriz ki komisyonda hakem ve itiraz hakem heyeti kararlarına karşı parasal sınır her ne olursa olsun istinaf kanun yolu başvuru imkanı bulunmamaktadır.
B.İTİRAZ YOLU
Şu an komisyon tarafından verilen 15.000,00 TL ve üzeri uyuşmazlık rakamına sahip dosyalar nezdinde tek seferlik itiraz yolu açıktır. Ancak itiraz yolu kesinlik sınırı altında kalsa dahi, alınan bilirkişi raporunda uyuşmazlık rakamının itiraz sınırını geçtiği açıkça anlaşılıyorsa da komisyon itiraz başvurularının kabul etmektedir. İtiraz başvurusu, komisyona karara çıkan itiraza konu dosyadaki rakam üzerinden tespit edilecek itiraz başvuru ücretinin yatırılması ile (aynı başvuru ücretinin yatırılması gibi) birlikte 10 gün içinde komisyona yine online veya fiziksel posta yolu ile yapılabilmektedir. Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta ise posta yolu ile yapılan başvurularda itirazın postaya verildiği tarih değil, komisyona ulaştığı tarih baz alınır. Hak kaybı yaşanmaması adına posta süresinin de itiraz süresine dahil edilmesinde fayda görüyoruz. “İtiraz talebi hakkında işin heyete intikalinden itibaren iki ay içinde karar verilmelidir” (Sigortacılık Kanunu madde. 30/XII). Dolayısıyla itiraz hakem heyeti yeni bir karar vermektedir. “İtiraz üzerine verilen karar kesindir” (SK m. 30/XII). İstisnai olarak 15.000 TL altında kalan uyuşmazlıklar bakımından ise yalnızca tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmesi, talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmesi, hakemin yetkisi dahilinde olmayan bir konuda karar vermesi ve hakemlerin, açıkça talep edilmesine rağmen tarafların iddiaları hakkında karar vermemeleri durumunda temyiz yolu ile denetim mümkündür. Ayrıca bütün hakem ve itiraz hakem heyeti kararları yargılaması tamamlandıktan sonra ilgili ve görevli asliye ticaret mahkemesine gönderilerek saklanmaktadır.
Değinilmesi gereken bir diğer konu ise, kesinlik sınırı altındaki dosyalara itiraz edilip edilemeyeceğidir. Burada dikkat edilmesi gereken ilk husus, itiraza konu rakam baz alınırken, ıslah hakkı kullanılmadığı durumlarda başvuruda belirtilen kısmi / belirsiz alacak rakam mı yoksa bilirkişi raporunda tespit edilen rakam mı baz alınacaktır. Sorulması gereken ikinci soru ise, bilirkişi raporunda daha yüksek bir rakam tespit edilmesine rağmen, başvuru tarafından bu rakamın daha altında ve kesinlik sınırının altında kalacak şekilde ıslah / talep artırım hakkının kullanılması halinde (uygulamada bazı hakemler tarafından kötü niyetli ıslah olarakta kabul edilmektedir.) itiraz incelemesi hangi rakam üzerinden incelenecektir? Öncelikle komisyonun bu konudaki artan soru ve sorunlara karşı açıklamasını ardından konu ile ilgili örnek bir komisyon kararından bahsedeceğiz.
‘’Konu : Komisyon Başkanlığı Kararları 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30’uncu maddesinin Komisyon Başkanlığının görevlerini düzenleyen 3’üncü fıkrasının (c) bendinde yer alan “Tahkim sisteminin adil, tarafsız ve etkin bir biçimde işleyişini sağlamak için gerekli önlemleri almak” hükmü uyarınca, Komisyonumuz uygulamasına esas teşkil etmek üzere Komisyon Başkanlığının 15.12.2021 tarihli toplantısında aşağıdaki kararlar alınmıştır.
Görüldüğü üzere, talep artırım / ıslah hakkının kullanılamadığı durumlarda, karar tutarı kesinlik sınırı altında kalsa dahi komisyon itiraz başvurusunu kabul edeceğini ve esastan inceleme yapacağını ilan etmektedir öte yandan kötü niyetli olarak kesinlik sınırının altında ıslah hakkının kullanılması veya ıslah hakkı kullanılamasa dahi bilirkişi raporu ile esasen uyuşmazlık rakamının itiraz sınırının üstünde olduğunun açıkça anlaşılması halinde de komisyon yine bu dayanak itiraz başvurularını inceleyeceğini deklare etmektedir. Burada esas amacın zayıf konumdaki başvurucuların, hak kayıplarının önlenmesi ve komisyonun adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkına duyduğu yüksek hassasiyet olduğu düşünülmektedir
‘’…Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 11/02/2021 tarihli, 2020/9049 E. ve 2021/1255 K. sayılı kararında ‘’5684 sayılı Sigortacılık Yasasının 30/12.maddesi gereği sigorta tahkim komisyonlarının 40.000,00 TL'yi geçmeyen kararları kesindir. Dosyada uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından alınan aktüer raporunda başvuru sahibi ...'ın zararının 42.018,00 TL olduğu tespiti yapıldığı davacı vekili tarafından 39.980,00 TL için ıslah yapılmışsa da bilirkişi tarafından belirlenen tutar dikkate alınarak dosyanın kesinlik sınırı üzerinde olduğu kabul edilerek temyiz incelemesine geçilmiştir.’’ denilmektedir.
Başvuran vekili bilirkişi raporunda tespit edilen bakiye değer kaybı tazminatı tutarı 15.743,00 TL olmasına rağmen talebini 14.999,00 TL üzerinden ıslah etmiştir. Yargıtay içtihatları uyarınca kesinlik sınırı ıslah edilen değere göre değil, raporla belirlenen tutara göre belirlendiğinden her ne kadar başvuran vekili tarafından 14.999,00 TL üzerinden ıslah dilekçesi sunulmuşsa da bilirkişi tarafından belirlenen tutar dikkate alınarak dosyanın kesinlik sınırı üzerinde olduğu kabul edilmiş ve itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.’’
C.TEMYİZ YOLU
‘’ Kanun yolu açıklaması: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40. maddesinin 2. fıkrası gereğince “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” Bu bağlamda; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 12. fıkrası gereğince, İtiraz Hakem Heyetleri’nin kararları hakkında
Tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması,
Talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması,
Hakemlerin yetkileri dâhilinde olmayan konularda karar vermesi ve
Hakemlerin tarafların iddiaları hakkında karar vermemesi durumlarında her hâlükârda temyiz yolu açıktır. Bu sebeplerin dışında İtiraz Hakem Heyetleri’nin kararlarına karşı ancak uyuşmazlık 238.730,00 TL üzerinde ise temyize gidilebilir.
Taraflar kanun yoluna başvurmak isterlerse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yoluna başvurabilirler. Ancak işbu dosyada yukarıda açıklanan mutlak temyiz sebepleri bulunmadığı gibi uyuşmazlık 238.730,00 TL altında olduğundan İtiraz Hakem Heyetimizce verilen karar kesindir. Oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. ‘’
İtiraz hakem heyetinin vermiş olduğu 238.730,00 TL ve altındaki karalar kesin (2023 yılı için), üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında ise itiraz üzerine verilen kararlar için temyiz kanun yoluna başvurulabilmektedir.
Hakem heyet kararlarının (kural olarak tek hakemli dosyalar itiraz sınırı altında kaldığından Yargıay denetiminden geçmemektedir.) Yargıtay tarafından bozulması durumunda, yargılamaya bakan ilk hakem heyeti veya komisyon tarafından atanacak yeni hakemler tarafından yargılama devam etmekte ve yeni bir tahkim süresi belirlenmektedir. Hakemler, Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnememektedirler ve bu kararlara uymak zorundadırlar. Bu sebeple yapılacak yeni yargılama sonucu, üst mahkemenin bozma ilamı doğrultusunda yeniden karar oluşturulacaktır.
‘’ Kanun yolu açıklaması: 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40. maddesinin 2. fıkrası gereğince “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” Bu bağlamda; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 12. fıkrası gereğince, İtiraz Hakem Heyetleri’nin kararları hakkında (1) Tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması, (2) Talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması, (3) Hakemlerin yetkileri dâhilinde olmayan konularda karar vermesi ve (4) Hakemlerin tarafların iddiaları hakkında karar vermemesi durumlarında her hâlükârda temyiz yolu açıktır. Bu sebeplerin dışında İtiraz Hakem Heyetleri’nin kararlarına karşı ancak uyuşmazlık 238.730,00 TL üzerinde ise temyize gidilebilir.
Taraflar kanun yoluna başvurmak isterlerse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yoluna başvurabilirler. Ancak işbu dosyada yukarıda açıklanan mutlak temyiz sebepleri bulunmadığı gibi uyuşmazlık 238.730,00 TL altında olduğundan İtiraz Hakem Heyetimizce verilen karar kesindir. Oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. ‘’ (SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU İTİRAZ HAKEM HEYETİ KARARI BAŞVURU TARİHİ VE SAYISI : 03/02/2023 – 2023.E.45898 İTİRAZA KONU KARAR TARİHİ VE SAYISI : 23/08/2023 – K-2023/272105 İTİRAZ TARİHİ VE SAYISI : 01/09/2023- 2023.i.38419 İTİRAZ HAKEM HEYETİ KARAR TARİHİ VE SAYISI : 28/09/2023- 2023/İHK-43927 BAŞVURAN : …)
VIII. SONUÇ
Sigorta tahkim komisyonun veya bir diğer ifade ile sigortacılıkta tahkimin, komisyonun temel ilke ve amaçlarının, ülkemizde uzun yıllar süren dava yargısına hızlı, adli yargıya göre çok daha ekonomik ve ayrıca başvuru anından kararın tebliği anına kadar elektronik ortamda pratik şekilde ilerlemesi, adli yargılamaya işlevsel bir alternatif oluşturduğu yadsınamaz bir gerçektir. Komisyonun, kurulduğu 2007 yılından günümüze üye sayısını ve başvuru sayılarının her geçen yıla göre artması, komisyonunun artan bu başvuralara karşın etkinliğini ve işlevselliğini kaybetmemek için sürekli kendini yenilemesi, süreci online ortama taşıması, komisyona ilginin her geçen gün artması, esasen komisyonun yıllar süren yolculuğunda en azında şu an ki durumu açısından başarılı bir noktaya geldiğine işaret etmektedir. Ancak komisyonun daha hızlı ve pratik hale gelmesinin önündeki bürokratik engellerin kaldırılarak, daha fazla raportör, ön kayıt görevlisi ve hakem istihdamı ile (özellikle 2023 yılında başvuru sayılarının çok ciddi oranda artması ve uzun bir süre komisyon tarafından hakemlere dosya tevdi işlemi yapılamaması gözetildiğinde) yoluna devam etmesi gerekmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken artan sayıya karşın komisyona duyulan güvenin boşa düşmemesi, yargılamadaki kalitenin sağlanmasının korunması gerekmektedir.
Komisyon kararları açısından getirebileceğimiz bir diğer öneri ve yenilik ise, uyuşmazlık yaşanan belli başlı konularda, itiraz hakem heyeti bünyesinde tecrübeli ve seçkin hakemlerden seçilerek oluşturulacak bir içtihat birliği komisyonu kurulması olacaktır. Her ne kadar hakemlerin ve itiraz hakem heyetlerinin Yargıtay kararlarına direnme hakları (bu hususa bir alt başlıkta daha detaylı değinilecektir) olmasa da, bilindiği üzere başvuru sayınına nazaran çok az sayıda dosya Yargıtay temyiz yoluna gitmektedir. Kaldı ki temyiz sınırı her geçen sene daha da artırılmaktadır. (Temyiz sınırının artış oranı ve adil yargılama - mahkemeye başvuru hakkı kapsamında ele alınması gereken bir başka sorundur.) İşte tam da bu noktada, uyuşmazlıkların çok büyük bir kısmının itiraz hakem heyeti sınırı altında ve hatta hakem kararları kesinlik sınırının altında sonuçalandığını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla kurulacak içtihat birliği komisyonunun kararlarının, en azından hakem ve itiraz hakem heyeti kararları için bağlayıcı olacağı na dair kanun düzenlemesi komisyonun ve tarafların iş yükünü hafifletecek ve komisyona hız kazandıracaktır. Uygulamadan bu sorunlara birkaç örnek verecek olursak, vekil ile takip edilen dosyalarda AAÜT ve Sigortacılık kanununda ve daha sonra değişiklik yapılan Sigortacılıkta tahkime dair yönetmelik 16/13 bendinde başvuran lehine vekalet ücretinin tayini ve karşı vekalet ücretinin tayininde yeknesaklık sağlanamamıştır. Örneğin, 1.000,00 TL kısmi bedel üzerinden açılan her iki dosyada da yakın tarihli tebliğ edilen kararlarda, bir dosyada başvuran aleyhine 1.000,00 TL tam vekalet ücretine hükmedilirken, diğer bir dosyada 1/5 oranında 200,00 TL aleyhe vekalet ücretine hükmedildiği görülmüştür. Bazı hakemler kanun lafzını doğrudan baz alarak karar vermekte, bazı hakemler ise her iki taraf aleyhine de 1/5 vekalet ücretine dair yönetmelik hükmünün kanuna aykırı olduğu, normlar hiyerarşisi kuralları gereği, iptal edilmemiş olsa dahi bu hükmün uygulanmayacağını ifade etmektedirler. 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30. Maddesinin 17. fıkrasında yer alan “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekâlet ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekâlet ücretinin beşte biridir.” hükmüne amir olup, bu hükmün her iki taraf için de uygulanması gerekmektedir. Sigortacılık Kanununun 30. maddesine dayanılarak hazırlanan Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin, 16. maddesinin 13. fıkrası da; “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” şeklinde düzenlenmiş olup söz konusu kanun hükmünü desteklemektedir. Kanaatimizce, yönetmelik hükmünün, normal hiyerarşisine aykırı şekilde kanun normunun üstünde tutulması doğru olmayıp, başvurular lehine tam, başvurusu kısmen veya tamamen reddine karar verilenlerin aleyhine ise 1/5 vekalet ücretine hükmedilmelidir. Kanunu koyucunun, buradaki gerekçesine çok kısa değinmek gerekirse, sigorta şirketine karşı çok daha zayıf ve güçsüz pozisyonda bulunan sigortaların / başvurucuların zaten genellikle düşük rakamlar için komisyona başvurduğu, olası red halinde bu başvurucuların ayrıca ek ve yüklü bir maliyetle / yargılama gideri ile karşı karşıya kalmaması adına bu düzenlemenin getirildiğini söyleyebiliriz. İşte bu ve bunun gibi örneklerin artırılabileceği nokta uyuşmazlıklar yönünden, tahkimde itiraz hakem heyeti içinde belli kararlar yönünde birleştirici kararlar veren bir yapının mevcudiyetinin faydalı olacağı kanaatindeyiz.
‘’…Davalı tarafın son itirazı, başvuru sahibi lehine 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği yönündedir.
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu 30/17. Maddesi hükmüne göre “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” Belirtilen fıkranın Kanun gerekçesinde “… Diğer taraftan Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için, yargılama giderleri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak maddede gerekli düzenleme yapılmıştır.” denmektedir. Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde talepte bulunanlar, sadece başvuran taraflar olup, karşı yanda yer alan sigorta şirketlerinin HMK karşısındaki durumu ise talepte bulunulan davalı olup, herhangi bir talepte değil, sadece yapılan talebe karşı beyanda bulunmaktadırlar.
Vekâlet ücreti, Avukatlık Kanunu m.169 ve 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu m.30/17 hükmü dikkate alınmak suretiyle belirlenir. Yasa ile kurulmuş olan Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde dava açan taraflar lehine hükmedilecek vekalet ücretlerinin değiştirilmesi ancak yasa ile mümkün olup, Hazine Müsteşarlığı tarafından 19.01.2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik 16. maddesinde “ (13) Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” şeklindeki düzenleme ‘’normlar hiyerarşisi’’ prensibine aykırı olduğundan, 5684 sayılı kanunun 30. Maddesi 17. Fıkrası gereğince AAÜT’si esas alınarak davacı taraf vekili için vekalet ücretine hükmedilmelidir. Ancak Avukatlık Kanununun 169.maddesindeki asgari sınırın altında vekâlet ücreti takdir edilmesi bir başka yasa ile mümkün hale getirilebilir ise de Avukatlık Kanununda yer alan bu hüküm Yönetmelik ile değiştirilemez. Nitekim bu sonuç konu ile ilgili Anayasa m.124’de açıkça belirlenmiştir. Yargıtay ve Danıştay’ın istikrarlı uygulamalarına göre kanuna aykırı yönetmelikler yargı merciince iptal edilmemiş olsa bile uygulanamaz ve bu durum hüküm veren hakim veya Sigortacılık Kanununun 30/23. maddesi gereğince hakem tarafından da resen dikkate alınır.
Yukarıda izah edilen nedenle de somut başvuru açısından Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliği’nin 16.maddenin 13. fıkrası ile başvuru sahibi açısından getirilen düzenlemenin uygulanması mümkün görülmemiştir. Bu nedenlerle, yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesine göre ücretler belirlenecek olup, daha sonra 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu 30/17 özel düzenleme hükmüne göre, başvuran vekiline tam vekâlet ücreti verilmelidir. Kaldı ki Yargıtay’ın yerleşik görüşüne göre de her halükarda maktu ücretin altında kalmayacak şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğinden, bu sebeple davalının bu yöndeki itirazının reddine karar verilmiştir. ‘’
Bu somut örnekte olduğu gibi başta vekalet ücreti tayini gibi, ekspertiz ücretlerinin yargılama giderlerine dahil edilip edilmemesi, tahkime başvuru süreleri ile sigorta şirketlerinin temerrüte düşme tarihlerinin (zmms 8 iş günü - kasko 10 iş günü ve her halükarda 45 gün) karıştırılmaması, ıslaha ve itiraz sınırında hangi tutarların dikkate alınacağına vb. konulara dair sigorta itiraz hakem heyeti bünyesinde içtihat birliğinin ve ilke kararların çıkmasının ve bu karaların, esas çok sayıda uyuşmazlığın yaşandığı sadece hakem ve itiraz hakem heyeti sınırlarındaki dosyalar yönünden bağlayıcı olmasının sağlanmasının yerinde olacağı kanısındayız.
Değinilmesi gereken bir diğer husus ise heyet halinde verilen ve temyiz sınırın üstünde bulunan hakem kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulması halinde, Yargıtay 17. HD ve şimdiki devredilen 4.HD dairesi kararlarına karşı direnme imkanı bulunmamaktadır. Direnme yasağı olarak ta ifade edebileceğimiz bu durum, bazı hakemler ve komisyon üyeleri arasında rahatsızlık oluşturduğu bilinmektedir. Direnme yasağı özel olarak ele alınması ve incelenmesi gereken bir konudur, nitekim bu konuda Yargıtay ile İtiraz hakem heyetleri arasında ciddi görüş farklılıkları oluşabilmektedir ve en nihayetinde kararlar Yargıtay’ın kararı doğrultusunda şekillenmektedir. Örneğin, yukarıda izah edilen itiraz hakem heyetince başvuran tarafın vekille temsil edildi hallerde, normal hiyerarşisine atıfla AAÜT 13/17. Hükmü uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilirken, Yargıtay istikralı bir şekilde, yönetmelik hükmünü baz alarak, maktu tarifenin altında kalmamak kaydı ile başvuran taraf vekili lehine ve aleyhine 1/5 orada vekalet ücretine hükmektedir veya çoğu kez dosyaların bu gerekçe ile bozulduğu bilinmektedir. Somut örnekte de olduğu gibi, farklı görüşler halinde uyuşmazlıkların Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne götürülmesi mümkün olamamaktadır. Bu sebeple, hakemlerin temyiz kararlarına karşı direnme yasağı, ayrı bir başlık olarak ele alınmalıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, Sigortacılık Kanunu ile birlikte hukuk sistemimize giren sigortacılıkta tahkim ve sahadaki uygulaması ile sigorta tahkim komisyonu , özellikle tarafla uyuşmazlıklarının çözümlenmesinin hızlanmasında, yargılama maliyetlerinin adli yargıya oranla çok daha düşük bir bedelle sonuçalanmasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim uyuşmazlık başvurularını 2009 yılının ikinci yarısından itibaren kabul etmeye başlayan Sigorta Tahkim Komisyonu, bugüne kadar yüz binlerin üzerinde başvuru kabul etmiştir. Bu durum göstermektedir ki, sigortacılıkta tahkim müessesesi ile amaç edilen uyuşmazlıkların hızlıca çözümü yolunda önemli oranda yol kat edilmiştir.
Ülkemizde yaşanan bazı olay ve olaylar sonrası komisyonun öneminin sanıldığından daha yüksek olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Özellikle 06.02.2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası ne yazık ki binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Bunun yanında binlerce bina ve taşınmazda ciddi hasarlar oluşmuş, m2 birim fiyatları üzerinden DASK kurumu ile sigortalılar arasında bir anda çok ciddi sayıda uyuşmazlık meydana gelmiştir. DASK kurumunun tahkim üyesi olması ile, bu konudaki ilk ve kesin kararlar sigorta tahkim komisyonundan çıkmış, daha bir yıl dolmadan uyuşmazlıklar Yargıtay incelemesine dahi gitmiştir. Benzer halde, çok sayıda uyuşmazlığın adli yargıda bu kadar kısa süre içinde olumlu sonuçlanmasının beklenmesi pek mümkün gözükmemektedir. İşte bu örnekte de olduğu gibi tahkim yargılaması hızlı ve pratik sonuçları, sigortalıların lehine olmuş ve önemi daha da artmıştır.
Komisyon ile ilgili değinmek istediğimiz bir diğer husus ise komisyonun, aynı adli yargıda olduğu gibi kendi iç bünyesi içinde farklı kollara ayrışarak uzmanlaşmasıdır. Somut örnek üzerinden gidecek olursak, 2021'de 187 bin 524 ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği düşünüldüğünde bu kazalardan kaynaklı uyuşmazlıkların çoğunluğu maddi hasar kaynaklı olup, komisyon önüne gelmektedir. Komisyona yıl bazlı yapılan başvuruların, %90’a yakını. Hayat dışı - araç maddi hasar & değer kaybı talepleridir. Komisyon her yıl sonu faaliyet raporlarını , hangi alandan ne kadar başvuru aldığını açıklamaktadır. En son 2022 yılında faaliyet raporu açıklanmıştır. Dolaysıyla komisyonun gündemini genel olarak salt trafik kazası kaynaklı, araç maddi hasar & değer kaybı tazminat taleplerinin oluşturduğu yadsınamaz bir gerçektir. Komisyon bünyesinde hayat dışı hakemler içinde, maddi hasar tazminat ve ayrıca değer kaybı tazminat alanı başta olmak üzere özel uzmanlık gerektiren alt alan oluşturulması, bu uyuşmazlığa bakacak hakemlerin yangın, deprem, hırsızlık vb. poliçelerden kaynaklı uyuşmazlıklara bakmaksızın, doğrudan ve hızlıca bu uyuşmazlıkları ele alması, tahkimin hızlı hareket etmesi ve daha işlevsel hale gelmesine neden olacaktır. Burada, tahkimin işlevselliği ve tavsiye niteliğinde, her ne kadar makale dışında olsa da bir konuya daha değinmek isteriz, bahsi geçen araç maddi hasarı ve değer kaybı dosyalarında özel uzmanlıkla ilerlenmesi tavsiye edilmekteyse de, hakemler tarafından oluşturulacak ara karar örnekleri ile bilirkişilerede bu konuda yol gösterilmelidir. Her ne kadar teoride çok önemsenmese de tahkim yargılaması pratiğinde esasen daha çok, hakem - bilirkişi insiyatifinde ilerlemektedir. Bu sebeple bilirkişilik uygulamasına da gerekli önem verilmelidir.
Sigorta tahkim komisyonuna yıllara göre artan başvuru sayısı, komisyona duyulan güveni ve komisyonun başarısını açıkça ortaya koymaktadır. Bu aynı zamanda, başvuran tarafların, uzun süren ve nispeten uzmanlık içermeyen dava yargısından kaçınarak, daha hızlı, pratik ve ekonomik alternatif bir yola muhtaç olduğunu ve bu kuruma duyulan ihtiyacı da ortaya koymaktadır. Kanaatimizce, komisyon kurulduğu günden bugüne kendini geliştirdiği gibi bugünden sonra varlığını ve işlevselliğini korumak için, çalışmalarına devam etmelidir. Ancak burada, hatalı kararlar barındırsa da, komisyona duyulan güven sarsılmadan ve ekonomik - pratiklik denklemi bozulmadan gerekli tedbirlerin alınmasının (hakem saysının artırılması gibi) önemli olduğu düşünülmektedir. Pek tabii bu durum kontrolsüzce olmamalı ve komisyonun kararlarının arasında hukuka duyulan güven gereği, en azında belli konularda bir içtihat seviyesi oluşturulması da yerinde olacaktır. Komisyon, bu yapısını korudukça, adli yargıya harika bir alternatif olduğu gibi genel dava yargılamalarının da üzerindeki yükü almaya devam edecektir. Sadece 2023 yılı sonu itibariye 500.000 üstü dosyanın başvurulduğu ve çok büyük oranda çözüme kavuşturulduğu komisyon, adli yargının üzerindeki yükü çok ciddi oranda hafifletmiştir. Kanun koyucunun ve diğer ilgili sujelerin bu durumu gözeterek, komisyon önündeki bürokratik engellerin aşmasına yardımcı olması ve komisyonun işlevselliğini desteklelemesi yerinde olacaktır. Unutulmamalıdır ki komisyona bu derece de ilgi duyulmasının sebeplerinden biri de bahsi geçen dava yargısı yerine alternatif özel uzmanlık uyuşmazlık çözüm yolunu tercih eden başvuran vekilleridir. Komisyon gerek iç işleyişinde gerekli tedbirleri alarak gerekse bünyesinden çıkan ve çıkacak kararları ile bu ‘’tercih edilebilirliğini’’ sürdürmeli ve korumalıdır. Çünkü sigortalı/sigorta ettiren ve sigorta şirketleri var oldukça her zaman uyuşmazlıklar da var olacak, bu var oluş komisyonu değerli kılacaktır.
KAYNAKÇA
PARLAK, Av.Arb.TÜLAY, SİGORTA TAHKİM YARGILAMASI, ANKARA 2023
KAYIHAN, Prof.Dr. ŞABAN & SELANİK, Av.Dr. Atakan Adem, SİGORTA HUKUKUNDA ALTERNATİF ÇÖZÜM YOLLARI VE TAHKİM USULÜ, ANKARA 2023
ÇAKAN, Av.OYA, SİGORTA TAHKİM YARGILAMASI VE TAHKİME ELVERİŞLİLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ, ANKARA, 2022,
CONGAR, Av.H.Cem, KARAYOLU TAŞIMACILIĞINDA TAŞIYICININ SORUMLULUĞU VE SINIRLANDIRLAN HALLER,ANKARA, 2022.
CONGAR, Av.H.Cem, SİGORTA TÜRLERİ, CMKR SİGORTASI VE RÜCU HAKKI,
ÇELİK, AHMET ÇELİK, TRAFİK KAZALARINDA TAZMİNAT VE SİGORTA HUKUK VE CEZA SORUMLULUĞI, ANKARA, 2017.
VURALOĞLU, TUĞBA SEMERCİ, 5684 SAYILI SİGORTACILIK KANUNU’NDA YER ALAN TAHKİM HÜKÜMLERİ İLE 6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDAKİ TAHKİM HÜKÜMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI,YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ, 20. YILI ARMAĞANI Cilt: II, SYF 269-312.
YAŞAR, ARŞ.GÖR.DR TUĞÇE NİMET,SİGORTA HUKUKUNDA TAHKİM,TAAD, Yıl:9, Sayı:36 (Ekim 2018), SYF 211-240.
KARASU, Rauf: “Sigorta Tahkimi İle İlgili Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 26 (Nisan 2016), s. 49-69.
SİGORTA TAHKİM HAKEM KARARLARI DERGİSİ, http://www.sigortatahkim.org/files/karardrgs55.pdf,